Kıl Dönmesi İçin Risk Faktörleri Nelerdir?
Kıl dönmesi, bir diğer adıyla Pilonidal kist rahatsızlığı, genellikle kuyruk sokumu bölgesinde görülmektedir. Bazı durumlarda koltukaltı, göbek ya da kasık bölgesinde de rastlanılabilen bu hastalık, gündelik yaşam faaliyetlerini zorlaştırmaktadır.
Kuyruk sokumu bölgesinde bulunan çukurluktaki deri tabakasının, vücudun diğer bölgelerine nazaran daha narin bir yapıda oluşu, hem erkeklerde hem de kadınlarda kıl dönmesi nerde olur, sorusuna bir yanıt olabilir. Cilt tabakasının narin olması, sırttan dökülen sert kıllar ya da giysilerden dökülen tüyler bu çukur bölgede birikerek zamanla cilt dokusunu delip deri altına yerleşmesini kolaylaştırmaktadır. Cilt altında biriken bu oluşuma kıl kesesi adı verilir. Hastalığın Pilonidal kist, olarak tanımlanmasının nedeni bu yapıya karşı vücudun verdiği reaksiyondur. Vücut direnç sistemi bahsettiğimiz bu kıl kesesinin yok edilmesi ve daha da derine inmesini engellemek için bir sıvı (apse) oluşturur.
Kıl dönmesi belirtileri arasından en önemlisi bölgedeki apseye bağlı görülen sarı renkli ve kötü kokulu iltihabik akıntıdır. Aynı zamanda kuyruk sokumunda ağrı, şişlik belirtileri de bu aşamaya eşlik etmektedir. Görünürde küçük bir sivilceyi andıran bu hastalık, ileriki süreçte kişilerin tüm sosyal yaşantısını etkileyebilecek boyutlara gelebilmektedir. Pilonidal kist, hastalığının ilerlemesi var olan şikâyetlerin şiddetinin artmasına neden olacaktır. Kuyruk sokumundaki ağrının artmasıyla birlikte hasta oturup kalkmakta, yürümekte, ayakta uzun süre durmakta dahi güçlük çekebilmektedir. Kıl dönmesi belirtileri içindeki akıntı şikâyeti kişinin güç içerisinde sürekli iç çamaşırını ve giysilerini değiştirmesine neden olacaktır. Aynı zamanda akıntının yaydığı kötü koku da hastaları oldukça rahatsız edebilmektedir.
Kıl Dönmesi Tedavisinde Nelere Dikkat Edilmelidir?
Kuyruk sokumunda görülen kıl dönmesi hastalığına sahip kişiler, tedavinin yalnızca kıl dönmesi ameliyatı gibi klasik cerrahi operasyonlarla mümkün olduğunu düşündüğünden tedavi olmayı ertelemektedirler. Oysa tedavinin ertelenmesi kişiye sadece daha şiddetli ağrılar yaşatacaktır. Üstelik günümüzde pilonidal kist hastalığının tedavisi, mikro-sinüsektomi ya da lazer kullanılan ameliyatsız tedavi yöntemleriyle hızlı ve konforlu bir şekilde gerçekleştirilebilmektedir.
Kıl dönmesi ameliyatı yerine ameliyatsız kıl dönmesi tedavisi ile hastalara birçok avantaj tanınmaktadır. Klasik cerrahi ameliyatlardaki gibi yatış gerekmeyen bu yöntemde, kesi-dikiş gibi uygulamalara da yer verilmez. Bu sayede iyileşme oldukça hızlı gerçekleşir. Ameliyat sonrasındaki sık sık pansuman yapılması durumu da ameliyatsız lazer tedavisinde bulunmamaktadır. Ameliyat öncesinde hiçbir tetkik ya da tahlile de ihtiyaç duyulmaz. Aynı gün muayene ve tedavi olma imkânı sunan merkezimizde uyguladığımız ameliyatsız pilonidal kist tedavisinin ardından evinize yürüyerek dönebilirsiniz.
Hastalık nedeniyle sosyal yaşantısından uzaklaşmak zorunda kalmış olan hastalar için zorlayıcı tedavi yöntemleri tedaviyi geciktirmelerine neden olabilmektedir. Bu noktada merkezimizde uyguladığımız ameliyatsız kıl dönmesi tedavisi, kıl dönmesi belirtileri nedeniyle ortaya çıkan şikâyetlerin hızlıca ortadan kaldırılmasını sağlamaktadır.
Ameliyatsız pilonidal kist tedavi yöntemlerinin sunduğu avantajlardan yararlanarak kıl dönmesi hastaları, tedavilerini ertelemeden hastalıktan kurtulabilmektedir. Kıl dönmesi ameliyatı gibi yöntemlerdeki ameliyat sonrası komplikasyonlar (dışkı kaçırma, şiddetli ağrı, sık pansuman gerektirmesi, gaz kaçırma…) ameliyatsız pilonidal kist tedavilerinde yaşanmamaktadır. Bu nedenle alternatif doğal yöntemlerden ya da sadece apse kurutucu ilaç tedavilerinden fayda ummak yerine alanında uzman bir Proktoloji hekimine muayene olunmalı ve ameliyatsız tedavi seçenekleri araştırılmalıdır.
Kıl Dönmesi Sürecinde Uzak Durulması Gerekenler
Kıl dönmesi belirtileri nedeniyle şikâyetler yaşayan hastalar, durumlarının daha da kötüleşmemesi adına tedavi öncesinde ve tedavi sonrasında bazı hususlara dikkat etmelidir. Muayene olup tedaviye başlanacak olan süreci olabildiğince kısa tutulmalı ve mümkünse kıl dönmesi belirtileri ile karşılaşıldığı anda eyleme geçilmelidir. İlk etapta önemsiz gibi görünen belirtilerin tedavi olma süreci ertelendikçe şiddetlendiği ve bölgedeki dokuların daha çok hasar aldığı unutulmamalıdır.
Pilonidal kist rahatsızlığının kendiliğinden geçmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Bu nedenle bu süreçte uzak durulması gereken şeylerin başında aktarlardan alınarak kullanılan kremler veya bitkisel ürünler gelmektedir. Doğal yollarla tedavisi mümkün olmayan hastalığa dair şikâyetler, bu yöntemler nedeniyle yalnızca bölgenin daha da tahriş olmasıyla artış gösterecektir.
Kadınlarda kıl dönmesi nerde olur, diye düşünen kişiler, hastalığın özellikle kuyruk sokumu bölgesinde meydana geldiğini bilmeli ve bu bölgenin hijyenine önem göstermelidir. Kuyruk sokumu bölgesinin pilonidal kist tedavisi sürecinde kuru kalmasına dikkat edilmelidir. Bu dönem boyunca hatta daha sonrasında da hastaların dar kıyafetler giymekten kaçınması gerekir. Hassas olan kuyruk sokumu bölgesini tahriş etmekten uzak durulmalıdır.
Kıl dönmesi belirtileri arasında yer alan ve kuyruk sokumunda oluşan apsenin sıkılması da uzak durulması gerekenler arasındadır. Ek olarak ameliyatsız kıl dönmesi tedavisi olan hastalara, tedavi sonrasında epilasyon yaptırmaları da önerilir. Sırt ve kuyruk sokumu bölgesinin sert kıl ve tüylerden arındırılması bölgede pilonidal kist görülme oranını düşürmektedir.
Kıl Dönmesi Herkes İçin Risk Taşır Mı?
Kıl dönmesi belirtileri ile karşılaşma riski birtakım durumlara göre değişiklik göstermektedir.
- Erkeklerde kadınlara göre görülme sıklığı daha yüksek olan bu hastalığa, kıl yoğunluğu ve kılların yapısı nedeniyle erkeklerde daha çok rastlanmaktadır.
- Fakat kadınların kuyruk sokumu bölgesindeki deri, erkeklere göre daha narin bir yapıdadır. Eğer kıl yoğunluğu ve kalın bir kıl yapısı gözleniyorsa kadınlarda da pilonidal kist ile karşılaşılabilmektedir.
- Özellikle ergenlik dönemindeki gençlerin pilonidal kist risk grubunda olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü ergenlikteki hormonal salgılar, kişinin cilt yapısında değişikliklere neden olabilmektedir.
- En çok 15 ile 30 yaş aralığındaki kişilerde kıl dönmesi belirtileri görülmektedir.
- Uzun yıllar önce kıl dönmesi hastalığı, “jeep hastalığı” olarak adlandırılmaktaydı. Bu durumun sebebi ise gün boyu jeep kullanan askerlerde çok sık bu hastalığa rastlanmasıdır. Yani uzun süre oturarak çalışan ve hareketsiz bir yaşamı benimseyen her insan pilonidal kist riski altındadır.
- Uzun yol şoförleri, uzun saatler boyunca masa başı işlerde çalışanlar da kıl dönmesi riski taşımaktadır.
- Aşırı kilo alımına bağlı obezite gibi hastalıklar, kişilerin hijyen kurallarını düzgün bir biçimde yerine getirebilmesini engellediğinden yan etki olarak kıl dönmesi hastalığına da neden olabilmektedir. Özellikle vücut anatomisindeki aşırı yağ dokusunun varlığı cildin tahrişini kolaylaştırmaktadır.
Kıl Dönmesinin Boyutuna Göre Taşıdığı Risk Değişir Mi?
Pilonidal kist hastalığının tedavi edilmesinde yazımızın başında bahsettiğimiz kuyruk sokumundaki kıl kesesinin boyutu ve apseye bağlı olarak zarar verdiği doku miktarı önem taşımaktadır. Fakat bu durum sadece kıl dönmesi ameliyatı için geçerlidir.
Ameliyatsız kıl dönmesi tedavilerinde hastalığın boyutları önem taşımamaktadır. Merkezimizde kullanılan ameliyatsız yöntemler bu nedenle kıl dönmesi belirtileri gösteren hastalara oldukça büyük avantaj sağlamaktadır.
- Örneğin mikrosinüsektomi yöntemiyle aynı gün içinde hem apseye hem de kıl kesesine müdahale edilebilmektedir (klasik cerrahi ameliyatlarda öncelikle apsenin tedavisi yapılır, ilerleyen günlerde de ameliyat tarihi belirlenir). Ameliyatsız yöntemlerde enfeksiyon oluşma riski çok düşük olduğundan aynı anda müdahale şansı bulunmaktadır.
- Ameliyatsız yöntemlerde kıl keseciğinin çıkarılması için deride yaklaşık 1 cm’lik çok küçük bir kesi açılmaktadır. Oysa ameliyatla gerçekleştirilen tedavilerde kıl dönmesinin boyutları ne kadar büyükse aynı oranda derinin kesilip çıkarılması gerekmektedir.
- Merkezimizde uyguladığımız ameliyatsız pilonidal kist tedavilerinde narkoz uygulanmaz, bölgesel uyuşturma yapılarak lokal anestezi altında gerçekleştirilir.
- İşlem yalnızca 5-8 dk sürmektedir. İşlemin hemen ardından hastalarımız normal yaşantılarına dönüş sağlayabilmektedir.
- Ameliyatsız tedavilerden 3 gün sonra gönül rahatlığıyla duş, havuz ve deniz gibi aktiviteler yapılabilir. Ameliyatlarda ise maalesef aylar süren iyileşme dönemi nedeniyle açık yaralar kapanmadan bu tip aktiviteler kısıtlanmıştır.
Leave a reply